Yoga heryerde konuşulan, dünyadaki en önemli konu başlıklarından biridir. Yoga kelimesinin duyulması yıllar önce Hintli Astronot Rakesh Shama’nın Hindistan’ın o zamanki başbakanı Indra Gandhi ile mekikten yaptığı konuşmayla ortaya çıkmıştır. Dünyada şu anda son derece popüler olmasına rağmen, Hindistan’daki kültürün içerisinde yüzyıllardır yer almaktadır.
Yoga, evrenin olumsuzluklarından etkilenmeden yaşayarak, her an aklın sakinliği ve huzuru içinde olabilmektir. Yoga birleştirmeye birliktir. Yani bütün kültürlere, ırklara ve inançlara saygılı olarak bireysel iç yapımızın(MİKRO KOZMOS), evren ile yani (MAKRO KOZMOZ) ile tüm seviyelerde birleşmesi demektir. YOGA yolu ile kişiler mikrokarmik yapısını makrokozmoz ile birleştirerek evrenin en üst seviyelerini kullanarak birleşir ve bu iki birleşme ile bütün enerjileri üstün bir şekilde kullanma kabiliyetine sebep olur. Yani kişi kendi mikrokozmozunda evrenin makrokozmozunda erir duruma gelir ve evrensel birlik hissine ulaşır. Böylece makrokozmozda olan mikrokozmozda da bulunur anlamı hissedilir.
Yoga bir din değildir veya bir dogma anlamına gelmez. Yoga ile ilgili ilk bilgiler Hindistan’da bulunan metinlerdir. Bunlardan ilki Veda’lar, Veda’ların bir parçası olan Upanisad’lar ve Yoga Vazişta eski metinlerdir. Bunlar 7-8 bin sene önce yapraklara yazılmıştır. Ama bu yapraklar korunamamış, zaman zaman yok olmuş ve yeniden yazılmıştır. Hindistan’daki en eski yazıt şu anda 2000 senelik yapraklardır. Veda, bilgi demektir. Yazının bulunmasından sonra da bu bilgiler ağızdan ağıza, öğretmenden öğrenciye aktarıldığından, maalesef eski zaman diliminden sadece bazı vecizeler kalmıştır. Veda düşünce sistemine göre madde dünyası beş kılıf içinde ifade edilir. Madde dünyasının bir illüzyon olduğunu ve bir gün sona ereceğini söylerler. Yoga sistemini uygulayan sürekli “Ben değilim,” diyerek kendini dünyadaki bağlılıklardan soyutlamalıdır, derler. Yoga öğretisinin temel felsefelerini bu kitaplar oluşturur. Vedanta’ların ana fikri sudur: “TEK BİR MUTLAK GERÇEK VE BİLİNÇ VARDIR; O DA BÜTÜN EVRENİN TEMELİ OLAN BRAHMAN’DIR YANİ TANRI’DIR”.
Yoganın en büyük klasik metinlerinden biri de MÖ 3.yy ile MS 3. yy arasından bir tarihte yaşamış olan Patanjali tarafından yazılmıştır. Bunlara “Patanjali’nin Yoga Sutraları” denir. Patanjali o zamanlar insanların uyguladıkları farklı yoga tekniklerini ve teorilerini gözlemleyip organize ederek kendi Yoga Sutra’sında toplamıştır. Klasik yoga olarak tarif edilen bu önemli sitemde yoganın 8 bölümden oluştuğu yazılmaktadır. Bu sekiz bölüm fiziksel ve ruhsal bedenlerdeki sekiz bilinç aşamasını ve farkındalık durumunu temsil etmektedir.
YOGA hareket ve bilginin aynı anda kullanılmasına bağlı bir harmoni sistemidir. Yoga yapan kişi hem bedensel hem de ruhsal planlarda, nasıl hareket etmesi gerektiğini öğrenmeye başlayacaktır. Bu şekilde varlığının tüm planlardaki tekamül süreci hızlanacak, gerçek ve mutlak mutluluğun kapıları sonsuza kadar açılacaktır. Varlıksal tekamülde hızlanma, onun tam denge içinde olmasına bağlıdır. Yoga uygulamaları, içsel denge ve huzuru sonsuz sevgi akışında hissedilmesini ve sonuç olarak da üst benliğe daha çabuk ulaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Yoga bilgisi herkese açık bir bilgidir ve herkes yoga yapabilir. Yoga evrenle bir ve bütün olmanın yolunu gösteren bir sistemdir. Evrenle bir olma yolunda aşılması gereken en önemli şey de bireyselliği bırakıp, bütünselliğe geçmektir. Yani “Ben” yerine “Biz” diyebilmek, bütünü sevmek ve bütünün farkına varmaktır. Yoga yapan beylere “yogi”, bayanlara “yogini” denir. Eski zamanlardaki büyük yogiler insanın çevresi ile uyum içerisinde olmasını, bu nedenle de kişinin kendi doğasının bilincinde olması gerektiğini söylemişlerdir. Yogada amaç fiziksel, ruhsal, zihinsel bedenlerimizin birleşmesi ile yüksek “Tanrı Bilincine” erişmektir. Bu da Patanjali’nin 8 basamaklı yolunun sonundaki meditasyon çalışmalarının son aşaması olan Samadhi’dir. Bunlardan binlerce yıl önce bu prensipleri bilen büyük yoga üstatları bugünün yaşamsal problemlerini çözmüşlerdir.
Yoga günümüzde beden seviyesinde yapılan duruşlar, yani Asanalardan ibaret sayılmaktadır. Oysa eğitilen sadece beden değil, bedenin gerisindeki akıl, zihin, nefes ve sonuç olarak da Özben’dir. Tatmini Özben yolu ile Özben’de bulmak, kişinin mutluluğunun kendi dışında olmadığını anlayarak, kendi içinde araması demektir. Yoga günümüzün insanlık problemleri olan günlük gerilimler, stres , sinirsel rahatsızlıklar, bedensel kalitenin azalması, erken yaşlanma, hafıza zayıflığı ve birçok olumsuzluğun yok edebilmek için kesin yoldur. İşin en güzel tarafı da kişi bu yolda ilerlerken bütün problemlerini kendi halleder, çünkü artık farkındalğı en üst boyuta ulaşmıştır.Bu da uygulayıcıya kesin güven ve kararlı bir irade getirir.
Günümüzde birçok olimpiyat takımı veya uzaya giden astronotlar yoga uygulamaları ve meditasyonla güçlendirilmişlerdir. Yoga yalnızca felsefi, ruhsal yada bedensel çalışmalar bütünü değil tamamen pozitif bir bilim dalıdır. Kısaca yoga kişinin paranormal güçlerini geliştirip zihin ve bedenin evrensel şartlarla aynı seviyeye gelmesini sağlayarak kişiye sıra dışı bir yaşam sunmaktadır. Düzenli yoga çalışması yapan kişi sağlıklı, güçlü, dinamik bir bedene ve zihne kavuşarak hayatını daha da uzatma şansına erişebilir.
Bütün bunlar dahilinde normal günlük yaşantımızda kendimize ve çevremize bakarsak, mutluluğu hep nesnelerde ve dışarıda aradığımız apaçık ortadadır. şimdi bu çerçevede çoğumuzun da bildiği bir hikayeden bahsetmek istiyorum:
Yaşlı ve gözleri zor gören bir hanım bir gün evde anahtarını kaybeder. Bahçeye çıkar; anahtarını aramaya başlar. Ama bir türlü bulamaz. Yoldan geçen bir genç, bu hanıma ne aradığını sorar ve yardımcı olabileceğini söyler. Hanım, anahtarını düşürdüğünü ve kaybettiğini söyler. Genç, anahtarı nerede düşürdüğünü sorup “Evde,” yanıtını alınca şaşırır. “Pekiyi ama niye anahtarı dışarıda arıyorsun?” diye sorar. Hanım cevap verir: “Çünkü içerisi çok karanlık, hiçbir şey görmüyorum. Halbuki burada gün ışığı var.”
Şöyle düşünelim: Biz mutluluğu ve anahtarını hakikaten kaybettik. Yaptığımız her faaliyet mutluluk ile yapılıyor. Sigara içenlere bakın. Her içen, sigaranın %59 oranında kanseri artırdığını biliyor ama içiyor. Bunun sebebi de en derinlerdeki mutluluğu arama duygumuz. Herkes mutluluğun bizim doğamız olduğunu bilir. Çünkü biz doğduğumuz zaman mutsuzluk nedir, nasıl bir şeydir bilmeyiz. Büyümeye başladıkça dışarıdan gelen etkilerle, yani çevre, anne, baba, okul vs. faktörlerle doğamız bozulur. Mutsuzluğu bilmeye başlarız. Böylece de doğamızdan uzaklaşmaya başlarız. Öyle ki, mutsuz ve endişeli olmak normal hale gelir.
Endişelenmeyince “Niye endişelenmiyoruz?” diye hayıflanmaya başlarız. Bizim doğamızdaki uyum ve mutluluk işte böyle zaman içerisinde yok olmuştur. Oysa bedenimiz üzerinde tam hakimiyet (yani kendi kendinin efendisi olma durumu) ve tam uyum başarılmayacak bir olay değildir. Bedenimizi tam tanımamız bizi Özben’e ve Mokşa ya, yani nihai mutluluk ve özgürlük durumuna götürür. Bu da ancak yoga yapmak, yoga halinde olmak ve yogayı yaşamakla mümkündür.
Yoga aklın huzuru, aklın sakinliğidir. Aklın huzuru ve aklın sakinliği ise Prana’nın sakinleşmesi ile başlar. Prana yaşam enerjisi olarak algılanır; ama aslında beden içindeki yaşam gücüdür. Çünkü elimizi, kolumuzu veya herhangi bir uzvumuzu hareket ettirdiğimizde bunu beden değil, içimizdeki yaşam gücü, yani Prana veya Ki ve Chi diye de nitelendirilen enerji yapar.
Elbette bedeniz; ama yaşam gücümüz de var. Entelektüeliz, yani zekamız ve aklımız var. Duygusal yönlerimiz güçlü, yani hepimizde ilahilik var. Bu da ruhsal yönümüzle alakalı. İşte bunların hepsi beden seviyesi ve yavaş yavaş bedenin üstündeki seviyelerde kat kat gerçekleşmektedir.Ve sizleri; ruhsal yolda sonsuz (anandam ) yani ebedi mutluluk yoluna adım adım yaklaştırmaktadır.
Kaynak: www.milliyet.com.tr 5 Mart 2010
Derslerimize hem online hem de stüdyomuzda katılabilirsiniz. Haftalık ders programımızdan dersleri takip edebilirsiniz.